Bilindiği üzere sanatsal kişilikler birçok dönemde, toplumsal durum ve olayların, çağa özgü çatışma ve düşünce ayrılıklarının göz önüne serilmesiyle toplumun çeşitli kesimlerine iletilmesinin yanı sıra, eleştirel bir bakış açısı ile bu durum ve sorunların anlamlandırılması konusunda etkili olmuşlardır. Sanatçı olarak tanımlanan bu kişiler eleştirel düşünce ve tepki uyandırma açısından sağlam zeminler sağlamakta, kendi bakış açıları ve bilgi birikimlerinden yola çıkarak topluluk içerisindeki kişileri zaman zaman harekete geçirmeyi de başarmışlardır. Savaş gibi evrensel problemlerden bir ülke içerisindeki dil, din, ırk ve cinsiyetler arası eşitsizlik gibi bölgesel problemlere kadar uzanan bu konu seçimleri, sanatçıların, toplumların ve bireylerin aynası olmalarına imkan sağlamıştır. Toplumsal konulara önem veren bu tarz sanatçıların eserlerini, sağlanan bakış açısı üzerinden değerlendirmeyi başaran toplum ve kişiler ise problemli durum ve koşullara alternatif çözümler getirmeyi, kendi düşünsel düzeyleri dahilinde bu oluşumları anlamlandırabilmeyi başarmışlardır. Yukarıda da bahsedildiği üzere, kültürel kimlik ve kimlik arayışı sanatçılar tarafından tercih edilen, bir toplumu şekillendiren, kişiler arasında uzlaşma ve zıtlaşmalara yol açan toplumsal ve aynı zamanda evrensel boyutta konuların arasında yer almaktadır. Dolayısı ile günümüzün belki de en önemli kavramsal sorgulamalarına sebebiyet veren kültürel kimlik konusunu eserlerinde ele alan sanatçıların konu hakkındaki hüküm ve bakış açılarının eserleri üzerinden değerlendirilmesi, içinde bulundukları toplumların kültürel kimlik sorunlarına ışık tutulmasına olanak sağlayacaktır. Şüphesiz ki, kültürel kimlik kavramını eserlerinin merkezinde konumlandıran sanatçılar, bulundukları toplumda varolan koşullardan yola çıkacaklardır. Kendisini toplumsal olaylardan izole etmiş bir sanatçının toplumsal konular üzerine eser üretmesi, beklendiği üzere, sağlam temellendirilmemiş ve kopuk eserlerin ortaya çıkması ile sonuçlanacaktır. Bu sebepten ötürü, kültürel kimlik konusunda ele alınacak sanatçı, kendi kültürü ve toplumu ile bağları sağlam olan, toplumsal olaylara dikkat gösteren bir birey olmalıdır. Tabii ki, kültürü ve toplumunu doğru incelemeyi başaran bir sanatçı, ele aldığı konular ile diğer büyük çapta toplumsal konular arasındaki bağlantıları da gözden kaçırmayacak kadar bilinçli olmalıdır.
Deniz Gül, 23 Nisan 2008’de Burak Delier ile yaptığı röportajın ardından yazdığı makalede sanatçıdan şöyle bahsediyor;
Burak Delier siyasete genç yaşta atılmış bir ekonomist. Bu, büyük bir yalan. Icon sayfalarına bir parazit olarak sızmış, bir yanlışlığa kurban gitmiş olmalı. Kendisi bir sanatçı, aynı zamanda düşünür ve yazar. Diskuru öyle kuvvetli ki, onun hakkında siyasetçi ya da ekonomist diye atıp tuttuğumu duyunca beni öldürecek. Kendisiyle altı ay boyunca üç kez röportaj yaptık; sanatın “kurumsal” bir yapı olarak grileştiği bölgelerde, hayata ve diğer disiplinlere dağıldığı noktalarda. Delier’in belirlediği amaçlar doğrultusunda, işlevden arınmış ve galerilere sıkışmış güncel sanata kazandırdığı işlevlerle ilgileniyoruz. Ve beraberinde ürettiği tasarım işleri; bir nevi sanat ekonomisini de sorgulayan hayali işletmeleri ve müdahale ekipleriyle.
Bu sözler de adeta yukarıda tanımlanan farklı konular arasındaki bağlantıları gözden kaçırmayan, farklı toplumsal unsurların birbirleri ile ilişkisinin bilincinde olan sanatçı tanımına uyuyor. Bu noktadan yola çıkarak, Burak Delier’i toplumsal konularla ve özellikle, kültürel kimlik konusunda çalışmalar yapan bilinçli ve ilgili bir sanatçı örneği olarak incelemek ilginç olacaktır.
Wordpress ve Türk Kültür Vakfı’ndan derlenen bilgilere göre, 1977 yılında Adapazarı’nda dünyaya gelmiş olan Burak Delier, ilerleyen yıllarda girmiş olduğu Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar bölümünden 2004 yılında mezun olarak lisans eğitimini tamamlamış ve sonrasında ise, yükseklisans derecesi almak için girdiği Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi’nden 2007 yılında mezun olmuştur. 2008 yılında yine Yıldız Teknik Universitesi’nin Sanat programı dahilinde Sanat ve Tasarım Yeterliliği’ni almıştır. Üniversite ve yükseklisans yıllarında ilk atılılmlarına başladığı sanat hayatı, ilerleyen zaman içerisinde birçok kendini geliştiren sanatçı gibi, farklılıklar geçirmiş ve günümüzdeki anlayışına ulaşmıştır. Bu gelişim sürecini izlemenin en kolay yolu sanatçının sergileri üzerinden analizinin yapılması olacaktır. Burak Delier’in yaratıcısı veya parçası olduğu sergilere bakacak olursak aşağıdaki tablo ile karşılaşıyoruz.
2001, “İmaja Güveniyoruz”, Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul
2002, “Şifre: İstanbul”, WestLB, İstanbul
2002, “Yeni Öneriler Yeni Önermeler”, Borusan Kültür ve Sanat Merkezi, İstanbul
2002, “I’m Bad and I’m Proud”, Refika, İstanbul
2003, “I’m Too Sad To Kill You”, Proje 4L, İstanbul
2005, “FreeKick”, 9. Uluslararası İstanbul Bienali
2005, “İmkan Yaratmak”, K2, İzmir
2006, “Meltemofİstanbul”, Proje 4L, İstanbul
2006, “InforNation”, SoSi Pi-Artworks, İstanbul
2006, Elgiz Koleksiyonu’ndan Yükselen Alman ve Türk Sanatçılar, Proje4L, Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi, İstanbul
2007, “Transfer Türkiye- nrw”, Santralistanbul, İstanbul
2007, “Be a realist, demand the impossible!”, Karşı Sanat, İstanbul
2007, “Transfer Türkei – NRW / 2005-2007”, Ausstellungshalle zeitgenössische Kunst Münster – AZKM, Münster
2007, “Transfer Türkei – NRW / 2005-2007”, Kunstmuseum Bochum, Bochum
2007, “Transfer Projekt”, Ludwig Forum für Internationale Kunst, Aachen
2007, 10. Uluslararası İstanbul Bienali, İstanbul
2008, “I refuse to become what you call normal”, Outlet-İstanbul, İstanbul
2008, 2008 Taipei Bienali, Taipei
2008, Triennial, Bovisa Trienali, Milano
2008, “Le Porte del Mediterraneo”, Palazzo Piozzo, Rivoli
2008, 6. Taipei Bienali, Taipei, Taiwan
2008, Artist in Residency Programı Art-Box, Kodra Thessaloniki Greece
2008, “Save As…” Triannale Bovisa, Milano, Italy
2008 “TersYön” Tek Sergi Diyarbakır Sanat Merkezi, Diyarbakır
2009, “İstanbul, traversée”, Palais des Beaux-Arts Lille, Lille
2009 “S.T.ARGEM.” Street Collectors Research and Development Center with Eylem Akçay and Güneş Terkol, Pist, İstanbul
2010, Taipei Bienali, Taipei Güzel Sanatlar Müzesi, Taipei
2010, “When Ideas Become Crime”, Depo, İstanbul
2010, Gülsuyu Residence Yeni Kültürel Ajanslar Programı Sanatçıları, İstanbul
2010, Accented Residency Programı, Beyrut, Lübnan
Kısa sayılabilecek bir zaman zarfında faal olarak birçok sergiye katılmayı başaran Burak Delier’in sanat alanında ve sanat üzerinden kendisini ifade etmesi bakımından nasıl bir gelişme gösterdiğini, yapmış olduğu sergiler ve bu sergilerin alt metinlerinin incelenmesi, aldığı eleştiri ve yorumlar aracılığı ile gözlemlemek daha sağlıklı bir sonuç çıkarılmasını sağlayacaktır. Ancak, bazı sergilerinin ve eserlerinin detayına girmeden önce genel olarak yer aldığı sergilere bakmak da fayda sağlayacak ve sanatçı hakkında bilgi verecektir. Çoğunlukla katılımcı olduğu bienaller sanatçının yaşı ve tarzı ile ilgili bazı noktaları gösteriyor. Bilindiği gibi, bienaller belirli bir tema altında farklı uçlarda bulunan sanatçı ve eserlerin bir arada bulunduğu ortamlardır. Bu eserler çoğunlukla ses getiren ve izleyicisinde tepki uyandıran eserler olmakta ve bienal ortamı sanatçılara dünya çapında tanınırlık kazandırabilmektedir. Burak Delier’in eserlerinin, başta Taipei ve İstanbul Bienalleri olmak üzere, birçok bienalde seyircisi ile buluştuğunu yukarıdaki listeden görebiliyoruz. Bunun yanı sıra, yurtdışında yapılan sergilerde yer almış olması da sanatçının farklı ülkelerdeki tanınırlığı ve yabancı sanat çevreleri tarafından takdir edimesi durumunun bir göstergesi niteliğinde. Ayrıca, yine genel olarak sergi başlıklarına bakıldığında, “FreeKick” ve “When Ideas Become Crime” gibi sergi başlıkları da ilgilenilen konu ve katılımcı sanatçıların duruşu hakkında bilgi sağlamakta.
Burak Delier’in kültürel kimlik konusu ile ilk ilgilenmeye başlaması, Galatasaray Lisesi’nde okuduğu yıllara denk geliyor. Konu hakkında çalışmalar üreten sanatçıların büyük bir çoğunluğuna bakılacak olursa bu farklılaşma ve dışlanmanın kurbanı olan kişiler olduklarını görüyoruz. Ancak Delier, şahsi tecrübelerinden ve dışlanmışlıktan değil gözlem yeteneğinden faydalanıyor. Kuşkusuz, empati ve gözlem yeteneği toplum içerisindeki birey ve toplulukların birbirlerini anlamaları için en önemli öğelerden sayılmaktadır. “Öteki”ni anlamak da ancak “yerine koymak” ile gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla, Burak Delier bir sanatçı olarak ve bir vatandaş olarak empati ve gözlem yaparak, günlük hayatlarında dışlanmışlık ve adaletsizlikler ile karşılaşan “öteki”lerin yerine koyuyor kendisini eserlerini yaratma sürecinde.
9. Uluslararası İstanbul Bienali Kapsamında AB Bayrağı Çarşaflı Kız:
Burak Delier’e ilk tanınırlık ve tepki getiren eserlerinden bir tanesi olan bu poster, bienal kapsamında yeralmış ve sokaklara asılarak izleyicisiyle buluşmuştur. Bu poster aracılığıyla aykırı ve Avrupa Birliği konusundaki eleştirel duruşunu sergileyerek beklenmeyeni gözler önüne sermiştir sanatçı. Kendisi eser hakkında şöyle diyor: “Buradaki ima, AB'deki muhafazakârlık potansiyelini vurgulamaktı. Ne kadar liberal ve özgürlükçü olsalar da onlarda da böyle bir eğilim var. Fotoğrafın ayrıcaklı mekânı olmadan, illegal, isimsiz sergilenmesi cazip geldi. Sanat öncelikle doğal olarak algılanmalı. Afiş yaptırdım ve afişçilere vererek sokaklara yapıştırdım. Çok da etkili oldu. İnsanlar bu resme bakıp hemen bir şey söyleyemiyor, karar veremiyor. Fotoğraf insanları ne kadar çok düşünmeye zorlarsa o kadar iyi.” Sadece Türkiye içerisindeki sınıfsal ayrım ve eşitsizliğe, kültürel kimlikler arası farklılıklara değil, aynı zamanda Avrupa Birliği’nin uyguladığı pozitif ayrımcılığa da eser vasıtasıyla dikkat çektiğini söylemek mümkün. Eserin uyandırdığı tepki ve eleştiriler ise olumlu sayılabilir. Avrupa tarafından büyük ölçüde dikkat toplamış ve sokaktaki Türk insanı posterleri asıldıkları yerden söküp evlerine taşıyarak eser hakkındaki olumlu tutumlarını gösteriyor. Sanat çevrelerinden gelen yorumlar ise biraz daha farklı, fotoğrafın poster haline getirilip değerinin düşürüldüğü konusunda yorumların yanı sıra içerik hakkında anlatılmak istenenin belirsiz olduğu gibi söylemler var. Ancak Delier’in de amacı düşündürmek ve tepki uyandırmak olduğu için, amacına ulaşmış olduğunu söyleyebiliriz. Zamanlamanın toplum ve medyanın tepkileri üzerindeki etkisini de bu eser sayesinde Delier’in de belirttiği gibi görebiliyoruz. “O dönemde gündem Avrupa Birliği’ydi ve stratejik bir planlama yapmamama rağmen doğru bir zaman olmuştu. Şimdi aynı çalışmayı yapsam daha az ilgi çekeceğini düşünüyorum. Şimdi yapmak anlamsız olacaktır çünkü herkes Avrupa’nın milliyetçiliğinin sağ görüşe doğru kaydığını çok daha açık şekilde görüyor. O dönemde ise böyle bir görüş yoktu ve çok daha pozitif bir Avrupa hayal ediliyordu.” (Delier, 2010). Dahası, ilgilendiği eşitsizlik ve sınıfsal ayrım konusuna da Avrupa Birliği sınırları dahilinde ve aracılığıyla değinme fırsatı buluyor. Delier’in kendi çalışması hakkındaki yorumları ise işini özetler nitelikte, işin başarısını “Propaganda basitliğinde ancak vurucu bir imaj ve ne dediği tam belli olmayan bir görsel” olarak açıklarken, çalışmalarını üst düzeye taşımak açısından da şu özeleştiriyi yapıyor; “Fotoğraf ile biraz yüzeyde kalan şeyler yaratıyorum. Eserlerimde söylediğim şeylerin tabi ki akılda kalmasını istiyorum ancak fotoğrafın çok kolay tüketilebilir olma niteliği var. Düşündürme potansiyeli çok zayıf. Biraz daha katmanlı ve kalıcılığı olan işler yapmak istiyorum.”
Kendi çalışması hakkında yaptığı derin düşünme ve eleştiri sürecinin ardından, kalıcı eser yaratma ve kültürel kimlik konusunda izleyicisini detaylı düşünmeye itecek bir çalışmaya kavuşma konusundaki kararlılığı, daha sonra meydana getirdiği eserler ile de kendini gösteriyor.
Serbest Vuruş (FreeKick) Sergisi, Mizansen Fotoğrafı (9. Uluslararası İstanbul Bienali):
Avrupa Birliği bayrağı çarşaflı kız fotoğrafında olduğu gibi, yine çok ses getiren bir Burak Delier çalışması da Azra Tüzünoğlu tarafından “Dolmabahçe Sarayı önünde hareketsiz nöbet bekleyen askerin karşısında, arkasına sakladığı satırla, uygun hareket anı kollayan gencin gerilim anı” şeklinde tanımlanan fotoğraf, Serbest Vuruş sergisi dahilinde sergilenmesi planlanan fakat, sergi başladıktan bir süre sonra sanatçı tarafından kaldırılan eserdi. Serbest Vuruş sergisi temel olarak “radikal demokrasi “, “dostça husumet” ve “münakaşa içinde ancak birlikte yaşama” gibi ironi içeren kavramları kapsıyor. Haliyle, Delier’in fotoğrafı da bu kavramlar içerisinde yerini buluyor. Bireysel seviyede aralarında problem yaşanmayacak kişilerin, toplumsal görev anlayışları ve kültürel kimlik çatışmaları sonucu içine girdikleri gerilimli durumu gösteren bu eserin kaldırılması ise Türk toplumu ve kültürünün çokkültürlülük, kültürel farklılıklar gibi konularda aslında ne kadar tepkili olduğunu gösteriyor. Sanatçının kendi eserini kaldırması ise 2005 tarihli Radikal Gazetesi Bienal Eki’nde belirtildiği gibi “İşin kendisinin sergilenmemesi tartışabilmesinin önünü açtı.” Kastedilen tartışma ise sadece eser ve sansür psikolojisi değil aynı zamanda neyin sansürlendiği ve neden sorusunu gündeme getiriyor. Eserin kaldırılmasının arkasındaki neden ise hala daha kültürel kimlik çatışması yaşayan Türk insanının bu gerçeklik ile karşılaştığı anda yaşayacağı öfke ve dile getireceği tepki.
TersYön Oluşumu:
Burak Delier’in sanat alanına kattığı ve kültürel kimlik üzerine çalışmalarını yoğunlaştırdığı platformlardan bir tanesi de TersYön adını verdikleri sahte kamusal hizmetler kurumu. Kendisi bu oluşumu şu şekilde anlatıyor; “TersYön tarihin galip gelenlerin tarihi olduğunu bilir. Düzenin geçerli değerleri, şiddetin en incesini ve en barbarını arkasına alanların değerleridir. TersYön şiddet ve baskı yolu ile tepeden dayatılan yaşam ve tüketim değerlerini aşağıdakinin yakıcı bilgisi ile karşılar. Ekonomik, kültürel ve toplumsal tüm değerleri sömüren bu deve karşı, incinebilir olanı, ezileni, göz ardı edileni, ne ona ne de buna ait olanı koruma ve güçlendirme amacı ile hareket eder.” Bir diğer deyiş ile, TersYön toplumun çoğunluğu tarafından itilen, dışlanan kişi ve değerlere sahip çıkarak kültürek kimlik arayışına ve konusuna gönderme yapıyor, katkıda bulunuyor. Yani, toplumu “rahatsız eden” kişi ve öğeleri belirleyip, onlara sahip çıkarak göz önüne koyuyor. Kimlik konusu üzerine yürütülen çalışmalar arasında cesur bir yaklaşım olarak tanımlanabilecek misyonu, TersYön ve dolayısıyla Burak Delier’e takdir kazandırıyor. Delier’in (2007) tanımladığı kadarı ile, “TersYön dışlayıcı veya küçülmeci değildir, bütün üretici güçlerle ittifak kurabilir.” Yapının kendisi de toplumun içerisinde eleştirilen dışlayıcı ve küçülmeci sistemin kurbanı olmayı reddediyor. Dışlanan ya da dışlanmayan, fakat üretici olan herkes oluşumun bir parçası olabiliyor. Bu oluşum içerisinde meydana getirilen çalışmalar da, oluşumun ürünleri ve felsefesi arasındaki paralelliği görmek açısından dikkate değer. Madımak ’93 Ateşe Dayanıklı Takım Elbise ve Parkalinç bu eserlerden en önemli olanları.
Bahsi geçen bu iki TersYön çalışmasından kısaca bahsetmek gerekirse, ikisi de Türkiye’nin güncel kültürel kimlik problemlerinden yola çıkılarak yapılmış ve çeşitli sergilerde yerini bulmuş çalışmalar. Parkalinç, Delier tarafından tasarlanmış bir tekstil ürünü. 10. Uluslararası İstanbul Bienali kapsamında sergilenen çalışma, afiş için hazırlanan posterler ile desteklenmiş ve anlamı güçlendirilmiş. 2007 yılında Eleştirel İhanet başlığı altında yapılan Burak Delier söyleşisinde sanatçı eserde vurgulamaya çalıştıklarını özetliyor, “Projeyle vurgulamak istediğin şey maruz kaldığımız siyasetin her zaman ekonomiyle ve tüketimle bağlantılı olduğuydu. Kültür alanında bir eleştiride bulunurken sanki bu sadece kültür siyasetiyle ilgiliymiş ve ekonomik boyutu yokmuş gibi davranıyoruz. Oysa, siyaseti ekonomiden soyutlamamak gerekiyor.” Eser ile sağlanan eleştiriyi ise şu şekilde açıklıyor Delier, “Sanat eserinin en lüks meta olduğu ve metalaşmış bir nesnenin içindeki bütün siyasal göndermeleri ve bütün direnme yeteneğini yitireceği savını tartışmaya açmaya çalışıyorum[...] Kimse tüketim gücü olmayan insanlar için bir şey üretmez.” Farkına varılan bu kültürel endüstrileşmeye karşılık üretilen Parkalinç, toplum içerisinde tüketim gücünün yoksunluğu yüzünden dışlanan ve güncel siyasetin dışında kalan kişiler için üretiliyor.
TersYön çalışması olan Ateşe Dayanıklı Takım Elbise’yi şöyle anlatıyor Deniz Gül Burak Delier ile yaptığı söyleşinin ardından, “TersYön’ün ikinci ürünü, daha kolektif bir anıyı, acıyı ve karşı duruşu çalışan Madımak (93) “markalı” bir giysi. Bu, yanmayan kumaştan özel olarak üretilmiş bir takım elbise. Kumaşı, İsviçreli Schoeller Tekstil’den ithal. Nanoteknolojiyle üretilen bu kumaşlar en yüksek ekolojik güvenliği sağlarken (yağ, su, kir tutmamak gibi) yanmıyor. Seri üretime dayalı, son derece işlevsel ve en önemlisi ateşe karşı dayanaklı bu kumaş, burada isteğe bağlı, kişiye özel dikiliyor. NASA’ya filan üretim yapan bu inovatif kumaşları Madımak işinde kullanan Burak Delier, gerçektenden de hiçbir şirketin yapmayacağı üretimleri yapıyor. Parkalinç elli, Madımak (93) de üç adet üretilmiş, alıcıyla buluşmuşlar.” Bir yandan kendi çalışmalarını birer tüketim nesnesi olarak üretip, tüketim toplumu olgusuna eleştirel bir bakış sunan sanatçı, diğer yandan alıcısına göre fiyat farklılıkları göstererek satılan bu nesneler ile kapitalist üretici-tüketici ilişkisinden kendisini soyutlayarak ürünün kendisi ile de kültürel kimlik ile ilgili mesajını iletiyor.
Kısacası, Burak Delier kültürel kimlik ve çokkültürlülük konularına sınıfsal ayrım ve eşitsizlik sorunları ile bağlantılı olarak yaklaştığı sergi ve eserleri ile, günümüzde birçok ulus devlet tarafından tartışılmakta olan bu konuların önemini kendi sanat anlayışı ile vurguluyor. Sanatçı, bu güne kadar değişiklikler göstererek işlediği kimlik konusunu fotoğraf ve endüstriyel tasarımlar olarak nitelendirilebilecek enstalasyonlar üzerinden ifade ediyor ve farklı mecralardan beklediği tepkileri almayı başarıyor. Sanatçının aldığı tepkiler de, kültürel kimlik bağlamında eşitsizlik ve sınıfsal ayrım konularına dikkat çekerek toplumun konu hakkında düşünmesini sağlıyor.
Kaynaklar:
- Gül, Deniz. "Burak Delier Röportajı." Being At Odds. Deniz Gül, 23 Nisan 2008. Web. 21 Mayıs 2011. <http://oddat.blogspot.com/2008/04/burak-delier-rportaj.html>.
- Kosova, Erden. "Eleştirel İhanet." everestmylord. Erden Kosova, 25 Ekim- 25 Kasım 2007. Web. 21 Mayıs 2011. http://everestmylord.blogspot.com/.
- Sinnar, Altay Kuzey. Boğaziçi'nde "Çağdaş Sanat" Röportaj Dizisi 2010. Personal Interview by Altay Kuzey Sinnar. 2010. 21 Mayıs 2011. <http://istanbulmuseum.org/artists/burak%20delier.html>.
- http://tersyontersyon.blogspot.com/
- http://www.turkishculture.org/whoiswho/visual-arts/burak-delier-2019.htm
- http://www.artfacts.net/en/artist/burak-delier-99528/profile.htm
- http://www.artchive.org.tr/tr_reference/page/1654_burak_delier
- Tüzünoğlu, Azra. “Linçgeçirmez parka: ‘Parkalinç’”. Radikal Kültür Sanat, 06.09.2007.
- http://www.timeoutistanbul.com/e10237/sanat/burak_delier_kisisel_sergi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder